Bağımsız Denetim Yaptırmayanlara Ticaret Sicil Engeli!
14 Ağustos 2017Arsanın Parsellenerek Satılması Gayrimenkul Satış İstisnasına Engel Mi?
8 Eylül 2017Şirketlerin bilançolarında oluşan geçmiş yıl zararları Kurumlar Vergisi Kanunu’nun hükümlerine uygun olarak indirim konusu yapılabilir. Kurumlar Vergisi Kanunu’nun ” Zarar mahsubu” başlıklı 9. maddesinde; kurumların elde ettikleri zararın nasıl indirim konusu yapılacağı belirtilmiştir. Buna göre, kurumlar vergisi beyannamesinde her yıla ilişkin tutarlar ayrı ayrı gösterilmek ve beş yıldan fazla nakledilmemek şartıyla geçmiş yılların beyannamelerinde yer alan zararlar indirim konusu yapılabilir. Söz konusu şartları yerine getiren şirketler zararlarını indirim konusu yapabilirler ancak mevcut zararlar bilanço da gözükmeye devam eder. Bu şartları sağlayamayan zararların ne yapılacağı konusunda Kurumlar Vergisi Kanunu’nda bir düzenleme bulunmaktadır. Yani geçmiş yıl zararlarının indirimi beş yıllık bir süre ile sınırlı olması nedeniyle altıncı yıla sarkan ve indirim imkanı kalmayan geçmiş yıl zararlarının nasıl işlem yapılacağı yasal olarak belirtilmemiştir. Söz konusu zararlarda indirim konusu zararlar gibi bilançoda gösterilmeye devam eder. Geçmiş yıl zararlarının bilançoda gösterilmesinde yasal olarak hiçbir sakınca bulunmamaktadır. Ancak uygulamacılar ve şirket sahipleri geçmiş yıl zararların bilançoda uzun yıllar taşınmasından kaynaklı psikolojik bir rahatsızlık hissetmektedirler. Bu rahatsızlığı ortadan kaldırmak için nasıl bir işlem yapmak ve geçmiş yıl zararlarının bilançoda nasıl gösterilmesi gerektiği konusu uygulamada tartışma yaratmaktadır. Söz konusu geçmiş yıl zararları, bize göre; geçmiş yıl karlarına ve/ veya yasal yedeklere mahsup edilip bilanço sadeleştirebilir. Zararın mahsup edilmesine ilişkin Türk Ticaret Kanunu hükümlerinde herhangi bir düzenleme yapılmazken, karın ve yasal yedeklerin kullanım şekline ilişkin düzenlemeler mevcut bulunmaktadır. Türk Ticaret Kanununun 409-1 maddesi uyarınca anonim şirketlerde kârın kullanım şekli ile dağıtılacak kâr ve kazanç paylarının oranlarını belirleme yetkisinin genel kurula bırakıldığı, 519-523 üncü maddelerinde yedek akçelerle ilgili hükümlere yer verilmiş olup, 509-2 maddesinde ise, kâr payı ancak net dönem kârından ve serbest yedek akçelerden dağıtılabileceği belirtilmiştir. Yani TTK hükümlerine göre böyle bir işlem yapmaya genel kurul yetkilidir. Genel kurul kârın nasıl ve hangi oranlarda dağıtılmasını belirlemeye yetkili olduğundan ve aksine bir hüküm bulunmamasından dolayı, genel kurulun kararı üzerine geçmiş yıl zararları geçmiş yıl karlarından veya yasal yedeklerden mahsup edilebilir. Peki bu mahsup edilen geçmiş yıl karlarının kâr dağıtımı statüsünde mi değerlendirilmesi gerekir? Gelir Vergisi Kanunu hükümlerinde vergiyi doğuran olay gelirin elde edilmesiyle gerçekleşmekte olup, gelirin elde edilmesi ticari ve zirai kazançlarda tahakkuk esasına, serbest meslek kazancı, gayrimenkul sermaye iradı ile diğer kazanç ve iratlarda tahsil esasına, menkul sermaye iratları ile ücret gelirlerinde ise hukuki ve ekonomik tasarrufun gerçekleşmesine bağlanmıştır. Dolayısıyla geçmiş yıl zararlarının geçmiş yıl kârlarına ve/veya yasal yedeklere mahsup edilmesi işleminde, nakden veya hesaben yapılmış bir ödeme söz konusu olmadığından, bu mahsup işleminin bir kâr payı dağıtımı olarak değerlendirilmesi bize göre mümkün değilidir. Nitekim Maliye Bakanlığı da vermiş olduğu özelgeler de aynı yönde görüş bildirmiştir. Yapılan işlem bir sadeleştirme işlemi olup, ne şirket nede şirket ortakları için gelir getirici ve/veya gider yaratıcı bir unsur değildir. Yukarıda açıklanan bu nedenlerden kaynaklı olarak geçmiş yıl zararlarının geçmiş karlarından ve / veya yasal yedeklerden mahsup edilmesi bize göre bir bilanço sadeleştirilmesi işlemi olup, bu işlemin asla kâr dağıtımı olarak kabul edilememesi gerekmektedir.