Nereye gidiyor bu konkordato?
23 Ekim 2019Vergi düzenlemelerine genel değerlendirme!
9 Kasım 20197 Mart 2019 tarihinde Dünya Gazetesinde, ardından da TRT 1 Radyo Programlarında yaptığımız açıklamalar ile durağan ekonomiyi canlandırmak, şirketlerin sermaye yapılarını güçlendirmek, bankalardaki mevduatları artırabilmek ve faiz indirimine destek olmak adına 2019 yılında Kurumlar ve Gelir Vergisinin şarta bağlı olarak alınmamasını önermiştik. Bu öneri kısaca, 3’er aylık geçici vergi dönemlerinde tahakkuk eden geçici verginin Hazine ve Maliye Bakanlığına ödemeyip bankacılık sisteminde blokajda tutulması ve yıl sonunda ise söz konusu tutarın tamamının sermayeye eklenmesi esasına dayanmaktaydı. Bu öneriyi yaparken ekonominin iyi işlemesi için vergisel düzenlemeler ile sistemin önünü açmanın devletin görevleri arasında olduğu, sadece dolaylı vergilerin ekonomik durgunluğu gideremeyeceği, iyi niyetli mükelleflerin vergi ödemekte zorlandığı ve tahakkuk eden vergilerini ödeyemediği gibi varsayımlar üzerinden hareket etmiştik. Geçen 5 aylık süre varsayımlarımızda ne kadar haklı olduğumuzu gözler önüne serdi. Bu yıl sonu itibarıyla hem tahakkuk eden vergi gelirlerinde hem de tahakkuk edip tahsil edilemeyen vergi gelirlerindeki azalış hepimiz tarafından görülecektir. 16 Eylül 2019’da Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından yayınlanan Bütçe Gerçekleştirme Raporlarına göre ilk 8 aylık gerçekleşme sonucu; Kurumlar vergisinde tahakkukun tahsilata oranı %73,8 ile geçen yıla oranla %7 artış, Gelir vergisindeki tahakkukun tahsilat oranı %60,6 ile geçen yıla oranla %17,9 artış, KDV tahakkukun tahsilata oranı ise %50,2 ile geçen yıla oranla %13 azalış göstermiştir. Şu an Meclis’te de yeni vergi düzenlemelerini içeren bir paket bulunmakta söz konusu pakette de kurumlar vergisi oranı % 18 e indirilirken gelir vergisi oranlarım artırılmakta ve yeni vergiler ihdas edilmeye çalışılıyor. Vergi oranlarının artırılması ve veya yeni vergiler ihdas edilmesi ile vergi gelirlerinin artırılamayacağının evrensel bir kural olduğunu yeniden hatırlatmak isterim. Yukarıda açıklanan bu durum ve mevcut yapılandırmalardaki taksitlerin ödenmemesi ile birlikte alındığında ekonomik durgunluğun devam ettiği, mükelleflerin vergisini ödeyemediği, devletin ise vergi toplayamadığının en büyük göstergesidir. Oysa önerimiz uygun görülmüş olsaydı, mükellefler ödediği verginin kendisine yıl sonunda sermaye olarak döneceğini bildikleri için daha fazla vergi ödeme gayreti içinde olacaklar ve vergi az çıksın diye vergiden kaçınma ve kaçırma eylemlerinde bulunmayacaklardı, bu durum ise yeniden yapılanma sürecine olan Hazine ve Maliye Bakanlığının da iş ve işlemlerini kolaylaştıracak, 2019 yılı bir geçiş süreci oluşturacaktı. Ancak bize göre yaş sebze meyve döneminin bitmesi, turizm sezonunun sona ermesi, Avrupalı gurbetçi vatandaşlarımızın ülkelerine dönmesi ve okulların açılması ile beraber ekonomik sıkıntı kendisini daha çok hissettirecek ve bu sene kış ekonomik açıdan ağır geçecek! Bu ağır kış şartlarını biraz olsun hafifletip gereken tedbirleri almak da hükümetin görevi olarak değerlendirilmektedir. Özellikle de vergisel düzenlemeleri yaparak. Tabii vergisel düzenlemeler bir yere kadar yeterli olacaktır. Yapılan vergisel düzenlemeler mükelleflerin sermaye yapısında da olumlu değişikler, katkılar sağlarsa o zaman bize göre ekonomik sorunlardan kurtulmak çok daha kolay olacaktır. Vergi oranlarını artırmak veya yeni vergiler koymaya çalışmak zaten sıkıntılı olan ekonomik şartları daha da ağırlaştıracaktır. Tabiki amaç vergi gelirlerini artırmak ama ekonominin de çalışmasını sağlamak. Vergi oranlarının artırılması mükelleflerin tepkisine neden olacağı gibi ekonomik işleyişi zorlaştıracaktır. Ne diyelim? Önerimiz belki de yeniden değerlendirilerek 2020 yılında uygulanma imkânı bulabilir. Ne de olsa kış sert geçecek önlem almak gerek… Dünya Gazetesindeki ilgili yazımıza buradan ulaşabilirsiniz.