Türk Ürünlerinin Yurtdışında Markalaşması Türk Malı İmajının Yerleştirilmesi Turquality®
1 Haziran 2017Elektronik Ticarette Güven Damgasına İlişkin Usul Ve Esaslar Belirlendi
6 Haziran 2017Yılmaz SEZER
Menfur 15 Temmuz darbe girişimin ardından başlatılan terör operasyonları kapsamında, pek çok FETÖ’cü şirket de kapatılmış veya Hazine’ye devredilmiştir. Fetöcülükle hiçbir ilgisi olmamasına rağmen ticari hayatın gereği olarak bu kapatılan veya Hazine’ye devredilen şirketler ile borç-alacak ilişkisi olan gerçek ve tüzel kişiler bulunmaktadır.
Gerçek ve tüzel kişilerin kapatılan veya Hazine’ye devredilen bu şirketlerden olan borç ve alacağı muhasebe uygulamalarında büyük bir sorun teşkil etmektedir. Bu şirketlere borcu olan kişiler borçlarını ifa etmek için zor da olsa bir çözüm bulsalar da, alacağı olan kişiler alacaklarını tahsil edememekte buna rağmen de bunu kayıtlarında gösterememenin sıkıntısını yaşamaktadırlar. Çünkü bu alacakların ne yapılacağı ve özellikle gider yazılıp yazılamayacağı mevcut sistem içinde net olarak düzenlenmemiştir.
Vergi Usul Kanunu’nda bu gibi durumlarda kullanılmak üzere iki farklı müessese düzenlemiştir. Bunlardan birincisi ‘Değersiz Alacaklar’ diğeri ise ‘Şüpheli Alacak’ tır.
Değersiz alacak kanun maddesinde ‘kazai bir hükme veya kanaat verici bir vesikaya göre tahsiline artık imkân kalmayan alacaklar’ olarak tanımlanmıştır.
Bu kapsamda, değersiz alacak; kaybedilmiş, tahsiline artık imkân kalmamış, değeri sıfıra inmiş bir alacak olup, kanuni düzenlemeye göre alacağın tahsil imkânının kalmadığının, kazai (hukuki) bir hükümle veya kanaat verici bir vesika ile tevsik edilmesi gerekmektedir.
Kazai bir hükümden anlaşılması gereken, alacağın tahsili için kanun yollarına başvurulmuş olması, icra takibinin yapılmış bulunması, bu müracaatlar ve takipler sonunda, alacağın ödenmeyeceğine hakim tarafından hükmedilmiş olması; kanaat verici vesika teriminden ise ödemeyi imkânsız hale getirmiş hal ve sebepler sonucu ortaya çıkmış belgeler anlaşılmaktadır.
Şüpheli alacak ise aynı kanunda, ‘ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmak şartıyla; Dava veya icra safh asında bulunan alacaklar ile yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş bulunan dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük alacaklar’ olarak tanımlanmıştır.
Bu hükümlere göre, ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmak şartıyla; dava veya icra safh asında bulunan alacaklarla, yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş olan dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük alacaklar şüpheli alacak sayılmakta, bu şartlardan herhangi birinin mevcut olmaması durumunda ise şüpheli alacak kaydına imkân bulunmamaktadır.
Vergi Usul Kanunu’nda tanımlanan bu iki müessesede mevcut durumu açıklamak ve uygulamak için yeterli gelmemektedir. Özellikle de olağanüstü hal döneminde çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) nedeniyle bu hükümlerin uygulanması mümkün olmamaktadır. Maliye Bakanlığı vermiş olduğu özelge ile konunun Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre çözülmesinin mümkün olmadığını belirterek 670 ve 675 sayılı KHK’lara dikkat çekmiştir.
Buna göre; olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan KHK’lar ile kapatılan veya el konulan şirketlerden alacaklara ilişkin olarak dava veya icra takibi 670 ve 675 sayılı KHK hükümleri uyarınca mümkün bulunmadığından ve söz konusu alacaklar için ilgili KHK ile belirlenen usuller dairesinde hak sahiplerine ilgili idarelere başvurularını yaparak alacaklarını takip etmek imkânı getirilmiş olduğundan, bu alacaklar için şüpheli alacak karşılığı ayrılması imkân dahilinde bulunmamaktadır.
Diğer taraftan, söz konusu alacaklar için yukarıda belirtilen usuller dairesinde yapılacak takip sonuçlanmadan bu alacakların değersiz alacak özelliği taşımayacağı da tartışmaya gerek olmaksızın net ve kesindir. Bu nedenle söz konusu alacaklar için şüpheli alacak karşılığı ayrılması veya değersiz alacak uygulanması mümkün bulunmamaktadır. Dolayısıyla bu tür alacaklar firmaların bilançosunda uzun yıllar tahsil edilme kabiliyeti olmasa ve/veya fiktif olduğu bilinse bile durmaya devam edecektir.
Peki, bu durumda olan şirketler bu sorunu çözmek için şimdi ne yapacaklar?