Vergi sistemindeki kripto para açığı
25 Şubat 2019Vergi Ile Likidite Yaratma Önerisi
7 Mart 2019Blockchain (Blokzinciri) sisteminin 2009’daki doğuşundan günümüze, hem sistemin hem de sistem üzerinden kullanılmaya başlayan kripto paraların büyük rağbet görmesi, ekonomideki ve gündelik hayattaki yerini önemli ölçüde sağlamlaştırarak pek çok dengeyi değiştirmiştir. Veri kullanımındaki ve yatırımlardaki istikrarlı artış ile sistemin, görmezden gelinemeyecek büyüklükteki etkisi günümüze kadar sürekli olarak artmıştır. Pek çok piyasa ve ülke bu sistemin doğuşuna, potansiyeline ve gelişimine yeterli ilgiyi göstermeyerek hukuksal ve finansal açıdan pek çok açığın oluşmasının önüne geçememiştir. Günlük işlem sayısının neredeyse 300 bin’e yakın oluğu, kullanıcı sayısı 33 milyonu geçkin olan ve piyasa değeri 215 milyar dolara yakın olan bu sistem için günümüzde hala net bir tanım oluşturulabilinmiş değildir. Tanımlamaya ilişkin tartışmalar üç farklı sınıflandırma (menkul kıymet, emtia veya para) üzerinden gerçekleşse bile her ülkenin verdiği karar birbirinden farklı olmuştur. Amerika Birleşik Devletleri ve Avusturalya, menkul kıymet üzerinde karar kılarken, Almanya bankalardan bağımsız olarak kullanılan “Private Money” (Özel Para) üzerinde karar kılmıştır. İngiltere’nin ise Private Money veya Varlık olarak her gelir için ayrı bir değerlendirme ile, mahkemelerce karar alınabileceği değişken bir sistemi bulunmaktadır. Kripto paraların yoğun olarak kullanıldığı İsviçre döviz olarak tanımlandırmayı seçerken, Japonya “Yasal Ödeme Methodu”, Çin ve Kanada ise emtia olarak tanımlandırmayı seçmiştir. Tanımlar bu kadar farklılık gösterirken, vergilendirme şekillerinin de farklı olması şaşırtıcı değildir. Çoğu ülke “Değer Artış Kazancı Vergisi” almayı uygun görürken hiçbir ülke satışları vergilendirmemiştir. Çifte vergilendirme yönünde de herhangi bir uygulama bulunmamaktadır. Hukuksal anlamda da daha geride kalınan kripto para ve blockchain konusunda çoğu devlet, vatandaşları yalnızca sözlü olarak uyararak “İhtiyatlı” davranılması gerektiğini ve çalışmaların sürdürüleceğini belirtmiştir. Ülkemiz ise bu sürecin oldukça gerisindedir. Hukuksal olarak, dolandırıcılığın önünde kişi veya kurumların “Kripto Varlıkları”nı koruyabilecek uygulama çalışmalarının bulunmamasının yanı sıra, finansal anlamda yapılan çalışmalarda da yetersiz kalınmaktadır. Maliye’nin, SPK’nın ve Merkez Bankası’nın geçtiğimiz yılda başlattığı çalışmalar, üç karar merciinin anlaşmazlığa düşmesi ile sekteye uğramıştır. SPK, “Menkul Kıymet” tanımına karşı çıkarken, Merkez Bankası “Para” tanımının doğru olmayacağı görüşündedir. Çoğu görüş Türkiye’nin Çin ve Kanada’nın izinden giderek “Emtia” tanımını kabul edeceği yönündedir. Alınacak kararın önemi ise Gelir Vergisi ve Katma Değer Vergisi yönünden oldukça büyüktür. Yapılacak herhangi bir değişiklik, ister mevcut kanunlarda olsun ister Siküler veya Tebliğ yolu ile olsun, pek çok tüzel ve gerçek kişiyi ilgilendirecektir. Varsayımsal olarak, kripto para ile yapılan işlemlerden kazanç elde edenlerin ödemesi gereken Gelir Vergileri ve bu işlemlerde aracı kurum veya kişi olarak bulunanların ödemesi gereken Katma Değer Vergileri, yazının başında bahsedilen sistem nitelikleri göz önüne alındığında, azımsanamayacak boyutta olacaktır. Blockchain sistemi ve kripto paralar özünde merkezi otoritelerin parasal sistemlerdeki kontrol gücünün azaltılarak herkes için daha güvenilir, ulaşılabilir, yaygın bir kontrol ve akış sisteminin kurulması olduğu için, devletlere yapacağı uygulamalar konusunda büyük bir sorumluluk düşmektedir. Sistemin özünü zedelemeyecek ve dijital dönüşümün hızını kesmeyecek kararların alınması, sistemin herkes için daha güvenilir hale getirilerek, tüm uygulamalara yansıtılması ince ve detaylı bir çalışmayı, en önemlisi de “Nitelikli” karar merciilerini gerektirmektedir. Dileriz bu merciiler tanımlamalar konusunda alacakları kararlara hız vererek, önem arz eden daha zorlayıcı konulardaki detaylı çalışmalarına bir an önce başlar.