Varlık barışında hedef Brexit ile yüz milyar TL’ye yükseldi
26 Haziran 2016Şu Mali Tatil Dedikleri!
1 Temmuz 2016Bize göre devletin ekonomik yaşamdaki en önemli rollerinden birisi, girişimcilere uygun yatırım atmosferini yaratarak özel sektörün ticari hareket alanını genişletmek ve katma değer yaratma kabiliyetini geliştirmektir. Vergi mükellefl erine de bu ilke çerçevesinde yaklaşılması ve özellikle daralma dönemlerinde ödeme güçlüğü çeken mükellefl er için kolaylıklar getirilmesi, belki idarenin gelirlerini ertelemesine neden olsa da ülke ekonomisi için faydalı bir yaklaşım olarak değerlendirilmelidir. Bilindiği üzere Maliye Bakanlığı’nın mükelleflere sağladığı kolaylıklardan önemli bir tanesi, mükelleflerin vergi borçlarını taksitlendirmektir. Söz konusu uygulama uzun zamandan beri uygulanan bir sistem olup, mükellefler Katma Değer Vergisi, Geçici Vergi, Özel Tüketim Vergisi, Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi, Özel İletişim Vergisi, Harçlar (ikmalen tarhiyata dayanan tapu harçları hariç), Fonlar, Ecrimisil ve Eğitime Katkı Payı ve Eğitime Katkı Payına ait gecikme zammı dışındaki tüm borçlarınız için tecil ve taksitlendirme talep edebilmektedirler. Ayrıca yine bu vergilere ilişkin gecikme zamları da aynı kapsamda değerlendirilerek tecil ve taksitlendirmeye tabi tutulmuştur. Son dönemde yaşanan ekonomik gelişmeler üzerine Maliye Bakanlığı, mükelleflerin ekonomik ve mali zorlukları aşmalarına destek olmak amacıyla hali hazırda taksitlendirilemeyen Katma Değer Vergisi borçları için de tecil ve taksitlendirme imkanı getirmiş bulunmaktadır. Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından yayımlanan 20.06.2016 tarihli Tahsilat İç Genelgesi (Seri No:2016/2) ile Katma Değer Vergisi borçlarının müracaat tarihinden itibaren 6 ayı geçmeyecek şekilde azami 6 taksitte tecil ve taksitlendirilmesi uygun görülmüş bulunmaktadır.
Maliye Bakanlığı, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 48. maddesinin 6. fıkrasında “Tecil salahiyetini kullanacak ve bu salahiyeti devredecek olan makamlar; tecil edilecek amme alacaklarını tür ve tutar olarak belirlemeye, amme borçlusunun faaliyetine devam edip etmediğini esas alarak tecil edilecek alacakları tespit etmeye, tecilde taksit zamanlarını ve diğer şartları tayin etmeye yetkilidir” hükmünden hareketle böyle bir düzenleme gerçekleştirmiştir. Öncelikli olarak söz konusu imkanın, ekonominin yavaşlamasıyla zaten zorluk çeken borçlulara müjde niteliğinde ve yerinde bir düzenleme olduğunu belirtmek isteriz. Ek olarak, yapılan bu düzenleme ile Maliye Bakanlığı’nın kanun hükmü ile kendisine verilen yetkisini kullanarak sınırlı ve süreli bir vergi aff ı getirdiğini söylemek de sanırız yanlış ve yanıltıcı olmayacaktır. Ancak, hepimizin bildiği üzere KDV dolaylı bir vergi olup, üretim zincirinde farklı aşamalarda farklı oranlarda uygulanabilmektedir. Bu durumlarda da, belirli şartların gerçekleşmesi halinde mükellefl er ödedikleri KDV’nin iadesini Maliye Bakanlığı’ndan talep edilebilmektedir. KDV iadesi ise uygulamada sıkça görülen, gecikmesi halinde tepkilere neden olan ve hızlandırılmaya çalışılan bir sistem olarak karşımıza çıkmaktadır. Peki ya ödenmesi gereken tahakkuk etmiş ancak devlete ödenememiş ve yeni uygulama kapsamında taksitlendirilmiş KDV, konunun tarafı başka bir mükellef tarafından iadeye konu edilir ve iadesi istenir ise ne olacak? Maliye Bakanlığı tahsil edemediği KDV’yi iade edecek mi? Ya da iade isteyen mükellefe “kusura bakma senin iadeni yapamıyoruz, çünkü bu KDV’yi henüz tahsil etmedik, taksitlendirdik.” mi diyecek? Birinci durumda Maliye Bakanlığı kasasına girmemiş olan vergiyi iade etmiş olacak, diğer durumda ise taksitlendirme talebi nedeniyle iade işlemleri gecikecek. Hangisi doğru uygulama olur karar vermek zor gibi görünüyor.