Bedelsiz Edinilen Ortaklık Paylarının Muhasebeleştirilmesi Ve Vergilendirilmesi
18 Ocak 2016Yurt Dışı Alacakların Şüpheli Hale Gelmesi
22 Ocak 2016Uluslararası ticaretin artması ülkemiz girişimcilerinin yurt dışına açılmaları ve yurt dışında iş yapmalarını beraberinde getirmektedir. Bunun sonucu olarak ülkemiz şirketlerinin yabancı firmalarla aralarında borç alacak ilişkisi doğmakta ve bazı durumlarda alacaklar tahsil edilememektedir. Tahsil edilemeyen yurt dışı alacaklarının hangi şartlar dahilinde şüpheli hale gelip gelemeyeceği tartışma yaratmaktadır.
VUK’un 323. maddesinde şüpheli alacaklar, ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmak şartı ile;
• Dava veya icra safh asında bulunan alacaklar,
• Yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş bulunan dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük alacaklar olarak tanımlanmaktadır.
Bu alacaklara değerleme günündeki tasarruf değerine göre karşılık ayrılıp gider yazılabilir. Şüpheli alacakların sonradan tahsil edilen miktarları tahsil edildikleri dönemde kâr-zarar hesabına intikal ettirilir.
Anılan kanun hükmünde şüpheli alacak sayılabilmesi için alacağın yurt içi veya yurt dışı alacak olması yönünde bir ayrım yapılmamıştır. Aksine bir hüküm olmaması nedeniyle yurt içi alacaklar için olduğu gibi yurt dışı alacaklar içinde aynı şartların gerçekleşmesi halinde karşılık ayrılabilir. Yani yurt dışı alacakların şüpheli alacak kabul edilmeleri için de aynı madde hükmü geçerlidir.
Farklı olarak, yurt dışı alacağın dövize bağlı alacak olması ve bu nedenle dönem sonlarında değerlenmesi ve bu değerleme sonucu oluşan lehte kur farklarının kambiyo kârı olarak kurum kazancına eklenilmiş olması durumunda bu tutarlar için de şüpheli alacak karşılığı ayrılması ve ticari kazancın tespitinde gider olarak dikkate alınması tarafımızca mümkün görülmektedir.
İster yurtiçi alacakların ister yurt dışı alacakların tahsil edildikleri dönemde gelir olarak dikkate alınacakları konusunda ise bir tereddüt bulunmamaktadır. Bu durumda önceden gider olarak dikkate alınan değerleme farklarının da ticari kazanca dahil edilmesi gerekmektedir.
Burada dikkat edilmesi gereken ikinci konu ise, bahse konu yurt dışı alacağın Türkiye’de kurumlar veya gelir vergisinden istisna edilen bir kazançla ilgili olmaması gerektiğidir.
Vergiden istisna edilmiş bir kazanca ait alacağın şüpheli alacak olarak kabul edilmesi ve ticari kazancın tespitinde gider olarak indirilmesi mümkün değildir.