Gerçek bilanço mu, teknik iflas mı?

bilanço

Yılmaz Sezer
YMM – Öğretim Görevlisi

Bilanço; işletmelerin belli bir tarihteki görünümünü, bir diğer ifade ile fotoğrafını gösteren en önemli mali tablolardandır. Bir başka ifade ile işletmenin belli bir tarihteki varlıklarını ve bu varlıkların sağlandığı kaynaklarını gösteren mali bir tablodur. Bu mali tablonun işletmenin gerçek durumunu, büyüklüğünü yansıtması gerekir. Aksi takdirde hem işletme sahipleri hem işletme ile ilgili 3. kişiler işletmenin mali durumuna ilişkin doğru bilgiler alamadıkları için işletme hakkında doğru karar veremezler. Bu durum istenilen ya da beklenilen bir durum olmadığı gibi mali tabloların sağladığı fayda ya da beklentiyi karşılamaz ve işletme hakkında karar vermeyi zorlaştırır. Dolayısıyla bilançoların tam ve eksiksiz olarak firmanın tablo tarihindeki gerçek durumunu yansıtması gerekir.

Şimdi sorabilirsiniz… Bilançolar günümüzde niçin gerçeği tam yansıtmıyor?

Bunun ilk sebebi gerekli yasal ve ekonomik şartların oluşmasına rağmen enflasyon muhasebesine geçilmemiş olması…

İkinci sebebi ise, VUK’un 376 maddesi kapsamında; sermaye kaybı veya borca batık olma durumuna ilişkin hesaplamalarda, henüz itfa edilmemiş yabancı para cinsi yükümlülüklerden doğan kur farkı zararlarının tamamı ile 202 -2021 yıllarında tahakkuk eden kiralamalardan kaynaklanan giderler, amortismanlar ve personel giderlerinin toplamının yarısının dikkate alınmayacağına ilişkin yasal düzenlemedir.

 

Bu sene enflasyon muhasebesi uygulamasına geçilecek. Nitekim yasal düzenleme TBMM de komisyonda kabul edildi. Hazine ve Maliye Bakanlığı bu konuda tebliğ taslağını yayınladı. Kamu Gözetim Kurumu da yaptığı açıklamalar ile enflasyon muhasebesi uygulamasına geçileceğini duyurdu.

Son birkaç yılda oldukça yüksek seyreden enflasyon ve sürekli yükselen kur nedeni ile meydana gelen deformasyonlar borçlu işletmelerin öz kaynaklarının negatif olarak görünmesine neden oldu. Bu durum işletmeleri, TTK’nın 376. maddesinde düzenlenen   “teknik iflas” ile karşı karşıya bırakmaktadır. Yani aslında yüksek kredi faizleri ve yüksek kur birçok işletmeyi teknik iflas durumuna düşürmüştür.

Buna engel olmak için TTK’nın 376. maddesinin uygulamasına ilişkin olarak yayınlanan tebliğin geçici 1. Maddesi ile “Kanunun 376ncı maddesi kapsamında sermaye kaybı veya borca batık olma durumuna ilişkin yapılan hesaplamalarda, henüz ifa edilmemiş yabancı para cinsi yükümlülüklerden doğan kur farkı zararları dikkate alınmayabilir.”  hükmü getirilmiştir. Buradaki 1. geçici maddenin uygulanma süresi 01.01.2024 olarak sınırlandırılmıştı. Bu kez 31 Ekim 2023 tarihli Resmî Gazete’deki tebliğ ile bu süre 1 yıl uzatılarak 01.01.2025 olarak güncellenmiştir. Yani bu uygulama 31 Aralık 2023 tarihli mali tabloların hazırlanması sırasında kullanılacakken, artık 31 Aralık 2024 tarihli mali tablolar da kapsama alınmış oldu.

Şimdi mali tablolarda enflasyon düzeltmesi yaparak mali tabloları daha gerçekçi hale getirecekken yukarıda açıklanan uygulama ile yine birçok işletmenin mali tablosu gerçeği yansıtmaktan uzaklaşmış olacak…

İşletmeleri yasada düzenlenmiş teknik iflastan kurtarmak adına mali tablolarının gerçeği yansıtması önemsenmemiştir.

Karar vericilerin gerçeği yansıtan bilanço ile teknik olarak iflas etmiş işletmeler arasında tercih yapmak zorunda kalmaları elbette sıkıntılı bir durumdur. Ancak biri teknik bir konu iken diğeri siyasi bir tercihtir. Hiçbir siyasi tercih, matematiğe dayalı teknik bir hususu sürekli olacak biçimde değiştirememiştir.

Elbette işletmelerin teknik iflasa takılmamaları gerekir… Ama ülke kur şokuna dayanamayan şirket çöplüğüne de dönmemelidir.

2024 Yılı Zamları Gözler Cumhurbaşkanında

Bilindiği gibi ülkemizde; harç, ceza ve benzeri ödemeler her yıl yeniden değerleme oranında (YDO) artırılmaktadır. Yani bir bakıma, yeniden değerleme oranı, kamunun bazı hizmet bedelleri ile cezalarına bir sonraki yıl yapacağı zam oranı olarak ilan edilmektedir. Elbette Yeniden Değerleme Oranının Gelir vergisi tarifesini de etkilemesi sebebiyle çalışanların net ücretleri dahil birçok hesaplamada bu oran nedeniyle değişiklik olacaktır. Trafik cezaları, ehliyet ve pasaport harçları, yurt dışından getirilen telefonlara uygulanan harçlar,vergi usul cezaları gibi bir çok kalem açıklanan yeniden değerleme oranında artırılacaktır.

Yeniden değerleme oranının hangi tarih aralığında yapılacağı, hangi endeksin dikkate alınacağı kanun ile belirlenmiştir. Vergi Usul Kanunu’nun Mükerrer 298’inci maddesinin (B) fıkrasına göre; yeniden değerleme oranı, yeniden değerleme yapılacak yılın Ekim ayında (Ekim ayı dahil) bir önceki yılın aynı dönemine göre Türkiyeİstatistik Kurumu’nun Toptan Eşya Fiyatları Genel Endeksi’nde (TEFE) meydana gelen ortalama fiyat artış oranı olarak tanımlanmıştır. Bu oran Maliye Bakanlığı’nca Resmî Gazete ile yayınlanan vergi usul kanunu genel tebliği ile ilan edilmektedir. Ancak 5479 sayılı Kanun’la 01.01.2006 tarihinden geçerli olmak üzere tüm vergi kanunlarında yer alan “TEFE” ibaresi “ÜFE” olarak değiştirildiğinden, Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 298’nci maddesi gereğince yeniden değerleme oranı da bu tarihten sonra “ÜFE” endeksindeki artışa göre belirlenilmeye başlanılmıştır.

Bu oran, 2021’de yüzde 9.11 olarak hesap edilmiştir.

2022 yılında uygulanmak üzere yeniden değerleme oranı yüzde 36.20 olarak açıklanılmıştır.

2023 yılında uygulanacak yeniden değerleme oranı ise rekor bir artışla 122,93 olarak açıklanmıştır.

2024 yılında uygulanacak yeniden değerleme oranı ise 25.11.2023 tarihinde yayınlanan 554 sıra numaralı vergi usul kanunu genel tebliği ile ilan edilmiştir. Buna göre 2024 yılında uygulanacak zam oranı yüzde 58,46 olarak hesaplanmıştır.

Açıklanan bu zam oranı sonucu önceki yıllarda olduğu gibi gözler cumhurbaşkanına çevrilmiş durumdaÇünkü cumhurbaşkanı son yıllarda kanunların kendisine verdiği indirim yetkisini kullanarak özellikle motorlu taşıtlar vergisindeki artış oranını daha düşük bir oranolarak belirlemektedir. Örneğin 2023 yılındaki yeniden değerleme oranı yüzde 122,93 olarak açıklanmışken, Cumhurbaşkanımız takdir yetkisini kullanmış ve motorlu taşıtlar vergisinde oran yüzde 50 indirilerek yüzde 61,5 olarak uygulanmıştır.

2024 yalında yapılacak yerel seçimler de dikkate alındığında cumhurbaşkanımızın bu yetkiyi yine kullanmasına kesin gözüyle bakılmaktadır. Tabi şimdi diyeceksiniz ki Cumhurbaşkanımız 2023 yılında MTV tutarlarını indirdi de ne oldu?.. Gelen ek motorlu taşıtlar vergisi ile hiç indirilmemiş olduğu gibi üstüne vergi de alındı. Evet, sizde haklısınız Bir taraftan Anayasa Mahkemesine ek motorlu taşıtlar vergisi için açılan iptal davaları, bir taraftan seçim baskısı, bir taraftan bütçe açıkları Cumhurbaşkanımızın kararını etkileyecek hususlar. Hep birlikte bekleyip bu kararı göreceğiz

Enflasyon muhasebesine 5 kala!

bilanço

Okurlarım bilir!… Gerekli şartlar oluştuğu halde enflasyon muhasebesi uygulamasının ertelenmesini eleştirenlerin başında ben de gelmekteyim. Gerek buradaki eski yazılarımda gerek diğer mecralarda yaptığım konuşmalarda enflasyon muhasebesinin uygulanması gerektiğini savunageldim. Çünkü enflasyon muhasebesinin uygulanmaması işletmelerin önlerini görmelerini engellemekte, gerçek anlamda kar zarar hesabı yapamamaktadırlar… Bu sebeple, enflasyon muhasebesinin; enflasyonun bu denli yüksek seyrettiği böyle bir dönemde uygulanmayıp da ne zaman uygulanacağını sürekli sorduk…

Görüyoruz ki bu konuda, bizim yaptığımıza benzer asıl eleştiri yurt içinden çok yurt dışından yönetilmekte… Eleştirenlerin başında; ülkemizin de üyesi bulunduğu Uluslararası Muhasebeciler Federasyonu (IFAC) gelmekte ve işletmelerin finansal tablolarının tam anlamıyla gerçeği yansıtmadığını söyleyip durmaktadır. Aslına bakılırsa IFAC bu husustaki ağır eleştirilerinde haksız da sayılmaz.

Gelinen noktada, beklentinin 31.12.2023 tarihinde herhangi bir ertelemeye maruz kalmaksızın enflasyon muhasebesinin uygulanması olduğunu görüyoruz.
Bu hususta beklenen açıklamalar TÜRMOB’un 94. Başkanlar Kurulu toplantısında geldi… Öncelikle TÜRMOB Başkanı Emre Kartaloğlu tarafından; muhasebe meslek mensupları ve TÜRMOB tarafından gereken hazırlıkların yapıldığı, enflasyon muhasebesi uygulanmasına hazır oldukları beyan edildi. Ardından Hazine ve Maliye Bakan Yardımcımız İlhan Hatipoğlu; benzer bir açıklama ile Maliye Bakanlığı olarak gereken tüm hazırlıkları yaptıklarını, enflasyon muhasebesine geçmek için teknik anlamda bir sorun bulunmadığını beyan etti.

Yani teknik anlamda taraflar gereken hazırlıkları tamamladıklarını ve enflasyon muhasebesi konusunda hem fikir olduklarını karşılıklı olarak açıkladılar.
Buna göre bundan sonrası siyasi iktidarın takdiri ve tercihi!..

Siyasi iktidarın tercih yetkisini kullanırken; konuyu etraflıca değerlendirmesi, tüm tarafların bilgisine müracaat etmesi ve buna göre bir karar vermesi gerekir.

Bütün ekonomik sistemimizi etkileyecek olan bu konunun doğrudan 3 tarafı bulunmaktadır.

– Meslek Mensupları (SMMM – YMM ler),
– Hazine ve Maliye Bakanlığı,
– İşletmeler

Yukarıdaki açıklamalardan anladığımız; Meslek Mensupları (TURMOB aracılığı ile) ve Hazine ve Maliye Bakanlığı karşılıklı olarak uygulamaya hazır olduklarını kamuoyu ile paylaşmışlardır.

Ancak işletmeler bu konudaki tavırlarını henüz net olarak ortaya koymadılar. Oysa işletmelerin de bu konuda istekli olmaları gerekir. Çünkü işletme yönetimindeki karar vericiler işletmelerini yönetirken ihtiyaç duydukları doğru mali tablolara ulaşamamaktadırlar. Daha doğrusu ellerindeki mali tablolar enflasyon nedeni ile piyasa koşullarında doğru karar verebilmelerine olanak tanımamaktadır. Bu nedenle kararları her zaman isabetli olamamaktadır. Haklı olarak işletme sahiplerinin büyük bir çoğunluğu “bu dönem hareket çok ama bereketi bilmiyoruz“ diye yakınmaktadırlar.

Şimdi diyeceksiniz ki bu olumsuz etkileri ortadan kaldırmak için işletmelerin de enflasyon muhasebesi uygulamasını istemeleri gerekir. Evet haklısınız!..

Ancak işletmelerin enflasyon muhasebesi kararını etkileyecek en önemli etken vergi ödeme durumunda kalıp kalmayacaklarıdır. İşletmeler karar verirken doğal olarak ceplerinden çıkacak paraya bakacaklardır. Ülkemizde işletmelerin büyük bir kısmının -ki bu veriler Merkez Bankası’nın sektörel analizlerinde çok açık ve net olarak görülmektedir- öz kaynakları oldukça sınırlıdır. Ülkemizde işletmeler bankalardan kullanmış oldukları krediyi sermaye olarak görme eğilimindedirler. Bunun sonucu olarak işletmelerimizin büyük bir çoğunluğunun öz sermayesi düşük, borçluluk oranı yüksektir. Yani işletmelerimiz finansal ihtiyaçlarını öz sermaye ile karşılamak yerine borçlanarak, yabancı kaynak kullanarak karşılamaktadırlar.

Dolayısı ile sermaye yapıları zayıf olan ve ihtiyaçlarını borçla finanse eden işletmelerin enflasyon düzeltmesi nedeniyle daha yüksek vergi ödemeleri olasıdır.

Bilindiği gibi ülkemizde 2024 ve 2025 yıllarında da yüksek enflasyonla uğraşacağımız OVP de teyit edildi… Bu yıllarda enflasyon düzeltilmesi yapıldığında; öz kaynak yapısı zayıf, yabancı kaynak yapısı yüksek işletmelerin enflasyon düzeltmesi nedeni ile daha fazla vergi ödemesi büyük olasılık dahilindedir. Ödeyecekleri verginin ne kadar yüksek olacağını söylemek tabi ki mümkün değil… Çünkü işletmeye göre değişiklik gösteren; borçlanma oranı, borçlanma zamanı, varlıkların edinilme tarihi gibi çok sayıda parametre bu vergi tutarını etkileyecektir.

Bu durumda siyasi iktidarın tercihinin belirlenmesinde bu işletmelerin de büyük bir etkisinin olacağı görülmektedir.

Diğer yandan enflasyon muhasebesinin vergi gelirlerini azaltma ihtimali de siyasi kadroları düşündürmektedir elbette. Zira öz kaynağı yüksek, eski işletmeler vergi bakımından enflasyon muhasebesi ile avantajlı hale gelmektedirler. Siyasi idarenin yüksek bütçe açıklarının yaşandığı bu yıllarda bir de vergi gelirlerinin azalmasına tahammül etmek istememesi anlaşılabilir bir durumdur.

Kulağımıza gelen söylentilere göre kulislerde; bu ay içinde çıkacak torba kanun içinde enflasyon düzeltmesine ilişkin hükümlerin de yer alacağı, ancak sektör sınırlamaları ile uygulamaya sokulacağı…

İşin tekniğine göre; borçlu işletmelerin bir miktar fazla vergi ödemesine neden olsa bile enflasyon muhasebesinin uygulanması; işletmelerin mali tablolarının piyasa gerçekleri ile uyumu ve güvenirliğinin korunması bakımından zorunludur. Karar vericiler ancak enflasyondan arındırılmış mali tablolar üzerinden yorum yaparak doğru ve isabetli kararlar verebilirler.

Sanırım tüm bu endişeler ay sonuna kadar netleşmiş olacak, bekleyip göreceğiz. Dileriz her kesim için faydalı ve hayırlı sonuçlar çıkar…